Metro İstanbul’da artık işin cinsiyeti yok

Raylı sistemler dünyada erkek egemen sektörlerin başında geliyor. Türkiye’de raylı sistem işletmeciliğinin öncü kuruluşu Metro İstanbul, toplumsal cinsiyet eşitliği alanında güçlü adımlar atıyor. “Biz yavaş ve evrimsel bir dönüşüm değil, bir devrim yapmayı seçtik” diyen Metro İstanbul Genel Müdürü Özgür Soy konuğumuz oldu. Göreve geldikten sonra yaptıkları değişiklikleri Özgür Soy bizlerle paylaştı.

Özgür Bey sohbetimize hoş geldiniz. Sizin hayata bakış açınız ve duruşunuz, yöneticisi olduğunuz Metro İstanbul’a yön veriyor. Bu nedenle sizden başlamak istiyorum. Sizin toplumsal cinsiyet eşitliğiyle ilgili görüşleriniz neler? Bu konuda ne düşünüyorsunuz?

Ben öncelikle cinsiyet eşitliği konusunun bir toplumun en önemli gelişmişlik göstergelerinden birisi olduğunu düşünüyorum. İnsanlığın binlerce yıllık tarihinde, avcı-toplayıcı dönemden itibaren kadın ve erkeğin yerleşik rolleri var. Şehirli hayata geçildikten sonra da evrilmiş ama yine kalıplaşmış roller söz konusu. Bu binlerce yıllık şablonların getirdiği sınırlamaları aşarak bireyleri eğitim ve iş hayatı kadar sosyal hayatta cinsiyetten bağımsız konumlandırmak, insanlığın önündeki çözüm bekleyen en önemli konulardan biri. Bu konuda tam anlamıyla çözüme ulaşmış bir toplumun dünya üzerinde var olduğunu düşünmüyorum, gelişmiş toplumlarda bu konuda daha çok yol kat edildiği bir gerçek. 

Bu rollerin ve kalıpların yarattığı kimlikler, bu kimlikleri türevi olarak da hem kadınların hem de erkeklerin zihinlerine yerleşmiş otomatik yargılar söz konusu. Bir de bu sınırların yarattığı konfor alanı ve oto-kontrol. Bir noktadan sonra erkeklerin ya da toplumun yarattığı mahalle baskısı olmaksızın kendileri bu sınırların dışına çıkmayı reddediyorlar. İnternet ve ulaşımın daha erişilebilir olması, iletişim ve seyahat miktarlarındaki artış bu konunun ilacı. O yüzden bağnazlık kadınları eve kapatmaya çalışır. Ama bu savaşı kaybetmeye mahkûmlar ve kaybedecekler.   

Siz yönetime geldiğinizde Metro İstanbul’da kadın-erkek çalışan dengesi nasıldı? 

Sayın Ekrem İmamoğlu’nun İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanı olduğu tarihe kadar sadece Metro İstanbul’da değil, tüm İstanbul Büyükşehir Belediyesi’nde (İBB) kadın çalışan sayısı çok düşük oranlardaydı. Örneğin 20 yıla yakın bir tarihi olan İSPARK şirketinin 2019 yılına kadar ne sahada ne ofiste tek bir kadın çalışanı bile olmamıştı. Metro İstanbul’da çalışanlar içerisinde de kadınların oranı yüzde 5-6 arasındaydı. Bu arkadaşlarımızın büyük bir kısmı ofislerde çalışıyorlardı ve sahada çalışan kadınların sayısı parmakla sayılacak kadar azdı. Örneğin, şirket tarihinde hiç kadın istasyon amiri olmamıştı, hatta bu pozisyona yalnızca erkek adaylar başvurabiliyordu.

Kadın çalışan sayısını artırmak için hangi çalışmaları yaptınız? Bu dönüşüm sırasında bariyerlerle karşılaştınız mı? Aşmak kolay oldu mu?

Kadın çalışan sayısının azlığı ile zihniyet değişikliği ihtiyacı birbirini besleyen ve kısır döngü yaratan konular. Bazı iş alanları kadınlara tamamen kapalıydı. Yüzlerce tren sürücüsü arasında kadın tren sürücüsü sayısı 8’di. Bunlar bir dönem işe alınmış ve sadece belirli bir hatta çalıştırılıyorlardı. Örneğin tramvay hatlarının hiçbirinde kadın sürücü yoktu. Tramvay sürücülüğünün daha ağır ve teknik bir iş olduğu düşünülerek orada kadınlar çalıştırılmamıştı. 

Dönüşüm zor oldu mu sorusunu şöyle cevaplamak isterim: Biz yavaş ve evrimsel bir dönüşüm değil, bir devrim yapmayı seçtik. Bam! Diye bütün alanları ve bütün ilanları kadınlara açtık. Bu konudaki kararlılığımızı ortaya koymak için 2020 yılında sadece kadın adayların başvurusu için ilan açtık ve 88 kadın tren sürücüsünü işe aldık. Bu alım çok ses getirdi ve hem içeride hem dışarıda Metro İstanbul’da başlayan dönüşümün kalıcı olacağına herkes inandı. Bariyerler vardı mutlaka ama bir onların üzerinden silindir gibi geçtik. Metro İstanbul’un çıktığı pek çok iş ilanında alışılmış olan “yalnızca erkek adaylar başvurabilir” şeklindeki ifadeler artık tarihe karıştı.

İstanbul Büyükşehir Belediyesi iştiraki olan Metro İstanbul, 100’den fazla ülkede üyesi bulunan Uluslararası Toplu Taşımacılar Birliği (UITP) tarafından cinsiyet eşitliğine yönelik çalışmaları dolayısıyla geçen yıl ödül aldı. Şu anda Metro İstanbul’da çalışan dengesi nasıl? Sadece alt kademe değil de yönetici kademesinde de nasıl bir değişiklik oldu? Kadınların, erkek egemen bir sektörde daha çok var olmasıyla hem Metro İstanbul’da hem de sektörde nasıl değişiklikler oldu, bu gözleminizi okuyucularımızla paylaşır mısınız?

Yurtiçi ve yurtdışında pek çok önemli kuruluştan toplumsal cinsiyet eşitliği çalışmalarımızla ödüller aldık. Birçok uluslararası seminerde de bu konudaki çalışmalarımızı anlatmak için davet ediliyoruz. İlk olarak gerçekleştirdiğimiz kampanyalar ve kadın istihdamı konusundaki çalışmalarımız nedeniyle Uluslararası Toplu Taşımacılar Birliği’nden (UITP) “Çeşitlilik ve Kapsayıcılık: Cinsiyet Eşitliği” kategorisinde Avrupa Başarı Ödülü aldık. 

Türkiye Kalite Derneği KalDer’in Avrupa Kalite Yönetim Vakfı (EFQM) adına yaptığı değerlendirmede, Türkiye Mükemmellik Ödülü’nü kazandık. Bu ödülle dünyada 6 yıldız alan ilk ve tek raylı sistem işletmecisi olurken, toplumsal cinsiyet eşitliği alanındaki iyi uygulamalarımız çeşitlilik ve kapsayıcılık bakımından dünya çapında örnek gösterildi. 

Kadın tren sürücüleriyle ilgili çalışmalarımız geçtiğimiz yıl Sosyal Demokrasi Vakfı (SODEV) ve Olof Palme International Center tarafından ‘Toplumsal Cinsiyet Eşitliğine Yönelik Sunulan En İyi Uygulama’ olarak ödüllendirildi. 

Raylı sistemler tüm dünyada erkek egemen bir sektör olduğu için yaptığımız çalışmalarda yarattığımız büyük etki ve mesajlar dünya çapında ses getirdi. Ancak istediğimiz yere geldik ve bu dönüşüm tamamlandı mı, diye sorarsanız cevap kesinlikle hayır. Bugün gelebildiğimiz noktada kadın çalışanlarımızın oranı 12,4’e ulaştı. Kadın personelimizin sayısı da yüzde 175 arttı, yani yaklaşık 3 katına çıktı. Kadın tren sürücüsü sayımız 28 kat artarak 225’e çıktı. Metro İstanbul 34 yaşında ve şirket tarihinde ilk kez geçen yıl istasyon amirliği pozisyonunda kadınlar çalışmaya başladı, bugün 34 kadın istasyon amirimiz görevini başarıyla yürütüyor. 

Teknik birimler de yine kadınların neredeyse hiç giremediği alanlardan biriydi. Yeni işe giren kadın teknisyen ve mühendislerimiz kadar, eskiden beri çalışan arkadaşlarımız da daha büyük cesaret ve özgüven kazandılar. 2021 yılında ilk kez bir kadın mühendisimiz teknik şef olarak atandı. Bakım onarım ekibimizde ilk kez bir kadın teknisyen göreve başladı. Avrupa Birliği ülkelerinde yüzde 10’un altında olan kadın mühendis oranı şirketimizde yüzde 18’e ulaştı. 

Kadın istihdamına yönelik attığımız adımların duyulmasıyla iş ilanlarımıza başvuran kadın adayların oranında büyük artış oldu. 2019 yılında şirketimize yapılan iş başvurularındaki kadın oranı yüzde 7 iken bugün bu oranın yüzde 24’e çıktığını görüyoruz. Daha önce bahsettiğim gibi bu yolda kadınların önünde hem dış hem iç bariyerler var. Kadınlar “Zaten beni almayacaklar, niye başvurayım?” diyor. Öğrenilmiş çaresizlik. 

Bu süreçte sadece çalışan kadın sayısında değil, terfi oranımızda da büyük artış yaşandı. Son 3,5 yılda kadınların terfi oranı 32 kat artışla yüzde 21’e yükseldi.

Zihniyet ve kültür değişimi sağlamak için de pek çok çalışmamız var. Şirket içinde yaptığımız bilgilendirmeler, düzenlediğimiz etkinlikler ve hayata geçirdiğimiz iletişim stratejimizle bu inancı sağladık. Geçtiğimiz yıl Dünya Kadınlar Günü’nde #EşitlikBurada diyerek Metro İstanbul’da ilklere imza atan kadın çalışanlar ve birlikte çalıştıkları ekip arkadaşlarının yer aldığı kadınlı erkekli 62 çalışanımızın katılımıyla 27 kareden oluşan bir sergi hazırladık. Benim çektiğim fotoğraflarla Mecidiyeköy istasyonumuzda yolcularımızın ziyaretine sunduk. Bu sergi aslında yılın 365 günü birlikte çalışan Metro İstanbul çalışanlarının birbirine bakış açısının ve şirketimizdeki dönüşümün fotoğraf karelerine yansıması oldu. 

Kadın yolcuların kendilerini emniyette hissetmeleri için hangi çalışmaları yürütüyorsunuz?

Artık trenlerimizin ve istasyonlarımızın önemli bir kısmını kadın tren sürücüleri ve istasyon amirlerine emanet ettiğimiz için, yolcuların kullandığı ortamlara değen kadın eli ve gözü, bizim için büyük değer taşıyor. Onların getirdiği önerilerle fark yaratan küçük detaylarda sürekli gelişim sağlıyoruz. 

Aslında tüm yolcularımızın kendini güvende hissetmesi bizim için çok önemli. 18 hattımızda bulunan 210 istasyonumuzda günde 3 milyona yakın yolcuya ev sahipliği yapıyoruz. Türkiye’de raylı sistemleri kullanan her iki kişiden biri Metro İstanbul’un yolcusu. Dolayısıyla İstanbul gibi bir megapolde kent içi hareketliliğin en önemli aktörüyüz. En büyük önceliğimiz yolcularımıza mükemmel yolculuk deneyimi yaşatmak. Bu doğrultuda metroları kadın, erkek, yaşlı, çocuk ve engelli tüm yolcu profilleri için güvenli hale getirmek en önemli hedeflerimizden biri, bu konuda da oldukça iyi durumdayız. 

Batı ülkelerinin aksine, bizde girişlerde güvenlik kontrolü yapılıyor. Bu ciddi bir caydırıcı güç. Ayrıca istasyon ve araçlarımızda bas-konuş butonları bulunuyor. Yolcularımızın kendilerini güvende hissetmemesi ya da sağlık açısından bir sorun yaşaması halinde bu butonları kullandığında araç içindeyse makinistle, perondaysa kumanda merkeziyle iletişime geçerek gerekli yardımı alabiliyor. Yaşanan olaya göre emniyet ekipleri ya da sağlık görevlileri gelene kadar istasyonlarımızdaki ekiplerimiz yolcumuzu yalnız bırakmıyor. Sağlıkla ilgili bir durum yaşandıysa bir yakını gelene kadar personelimiz yolcumuza hastanede de refakat etmeye devam ediyor. Sadece istasyonlarımızda ya da trenlerimizde yaşanan olaylarda değil istasyonlarımızın yakınında meydana gelen olaylarda da vatandaşlarımız bizlere güvenip istasyon amirliklerimize gelerek yardım istiyor ve sahadaki arkadaşlarımız kendilerine gerekli desteği muhakkak sağlıyor.

10 bin 220 adet kamerayla istasyonlarımız ve trenlerimiz 7/24 izleniyor. Yenikapı’daki Güvenlik İzleme Merkezi’nde personelimiz emniyet güçleriyle birlikte görev yapıyor. Bugüne kadar hırsızlıktan tacize birçok vakada sorumlular yakalanarak yargılanmaları sağlandı. Artık iyi ya da kötü niyetli herkes biliyor ki metroda işlenecek suçlar cezasız kalmaz. 

Yolcularımızın yaklaşık yüzde 38’i kadın. Kısa bir süre önce Avrupa İmar Kalkınma Bankası’yla (EBRD) birlikte toplumsal cinsiyet eşitliği konusunda kadın ve erkek yolcularımıza bir anket hazırlayarak uyguladık. Anket değerlendirmelerine dayanarak 2023 yılındaki toplumsal cinsiyet eşitliği kampanyalarımızı belirledik. 2023 Haziran ayı itibarıyla bu kampanyalarımızı hayata geçirmeyi hedefliyoruz. 

Özgür Bey, Metro İstanbul’da şu anda hangi çalışmaları yürütüyorsunuz, İstanbulluları kolay ve hızlı ulaşım konusunda neler bekliyor? Torunlarımız elbette ulaşımın konforunu yaşasınlar ama şu anda yaşayanların bu konfora ulaşabilmeleri için neler yapıyorsunuz?

İBB Raylı Sistem Dairesi Başkanlığı ile Ulaştırma ve Altyapı Bakanlığı tarafından inşaatı tamamlanan hatlar işletmesini yapmak üzere Metro İstanbul’a devrediliyor. İstanbul şu an dünyada aynı anda en fazla metro inşaatı devam eden şehir konumunda yer alıyor. İBB’nin raylı sistemleri kent içi ulaşımın omurgası haline getirme vizyonuna paralel olarak bu inşaatlar tamamlandıkça bizim işletmesini yaptığımız ağ da genişliyor. Bu da bizi İstanbul’da en çok tercih edilen taşıt olma vizyonumuza her geçen gün daha da yaklaştırıyor. 

Göreve geldiğimizde Metro İstanbul’un işletmesini yaptığı 154,25 kilometre uzunluğunda 13 raylı sistem hattı bulunuyordu. M7 Yıldız-Mahmutbey Metro Hattımızın Mecidiyeköy-Mahmutbey arasının, ardından sırasıyla; T5 Cibali-Alibeyköy Cep Otogarı Tramvay Hattı, T3 Kadıköy-Moda Tramvay Hattı’nın Rızapaşa İstasyonu, M9 Bahariye-Olimpiyat Metro Hattı’nın ilk etabı, M4 hattının Sabiha Gökçen Havalimanı uzatması, F4 Boğaziçi Ü./Hisarüstü-Aşiyan Füniküler Hattı, M7 hattının Fulya ve Yıldız istasyonları ve son olarak M8 Bostancı-Dudullu/Parseller Metro Hattı’nın işletmesini teslim aldık. Böylelikle 207,75 kilometre uzunluğundaki 18 hatta ulaştık. Bu gelişmelerle İstanbulkart’la yapılan yolculuklar içinde raylı sistemlerin payı yüzde 40’ın üzerine çıkmış durumda. 2024-2029 yılları arasında, yeni hatlarla birlikte toplam raylı sistem ağının 622,15 kilometreye çıkması öngörülüyor. Bu da raylı sistemlerin ulaşımdaki payını daha da artıracak.

İstanbul’un raylı sistem ağ haritasına baktığımızda, hatların doğu-batı aksında yatay olarak konumlandığını görüyoruz. Ancak yeni açılan ya da inşaatı devam eden hatlar mevcut hatları dikey kesecek şekilde kuzey-güney aksında planlanmış durumda. Yani İstanbul’un dört bir yanı demir ağlarla örülüyor, diyebiliriz. Bu da İstanbulluların raylı sistemlere ulaşımını kolaylaştıracak. 

Raylı sistemler dışında halatlı sistemler dediğimiz teleferik ve füniküler hatları ile ilgili de pek çok projemiz var. Piyer Loti Teleferik Hattı’nı Miniatürk’e uzatmak ve tarihi yarımadaya seyirlik bir teleferik hattı kurmak bunlardan bazıları. İstanbul’un coğrafi özellikleri nedeniyle yeni füniküler sistemleri önemli bir ihtiyaç. 2022 yılında açılışını gerçekleştirdiğimiz F4 Boğaziçi Ü./Hisarüstü-Aşiyan Füniküler Hattı ile aynı anda Aşiyan’dan bağlantılı deniz seferleri başlatıldı. İstanbul’un metroları genelde yüksek irtifalı bölgelerde ve denizden kopuk durumda. Füniküler hatları, metro hatlarının kıyılarla ve denizlerle buluşmasını kolaylaştırıyor. Aşiyan’dan sonra ilk olarak İstinye-Maslak fünikülerini tamamlamayı hedefliyoruz. Füniküler projelerimiz metro ile deniz hatlarını birbirine bağlayacak şekilde planlanıyor. Raylı sistem hatlarının birbiriyle entegrasyonunun yanı sıra intermodal bir yaklaşımla kara yolu, deniz yolu gibi farklı ulaşım türleriyle de entegrasyonu sağlanarak omurga olma hedefi için bir tuğla daha konulmuş oluyor. 

Toplu ulaşım araçlarının yanı sıra otomobil kullanıcılarına yönelik de çalışmalar yapıyoruz. Dönem dönem İSPARK ile P&R kampanyaları çalışıyoruz. Bu kampanyalar kapsamında İstanbullular araçlarını park ederek en yakın metro istasyonundan iki kez ücretsiz giriş yapabildiler. En çevreci ulaşım aracı olan bisikletin kullanımının yaygınlaşması için de 40 istasyonumuzda bisiklet park alanları oluşturduk ve bisikletle yolculuk saatlerini esnettik. 

Sadece kilometrelerimizi ya da yolcu sayımızı değil, yolcularımızın konforunu da artırma hedefimiz doğrultusunda çeşitli çalışmalar yürütüyoruz. Yolcularımızın metro alanlarında geçirdikleri süreyi verimli ve konforlu bir şekilde değerlendirmesi için 2021 yılında istasyonlarımızdaki ticari alanları şeffaf bir şekilde ihaleye açtık. Böylelikle yolcularımız günlük koşuşturma içinde bir yerden bir yere giderken ihtiyaçlarını istasyonlarımızda yer alan ticari alanlardan alabiliyor. 

İstasyonlarımızı kültür-sanat kavşakları haline getirmek ve yolcularımıza işten eve dönerken bir sergi gezmek ya da bir müzisyeni dinlemek gibi imkânlar sunmak amacıyla çeşitli sergi ve gösterilere ev sahipliği yapıyoruz. Her gün 59 noktada 142 metro müzisyeni yolcularımız için keyifli performanslar sergiliyor.

Metrolarda internet kullanımının önündeki engelin kalkmasıyla birlikte pilot olarak M2 Yenikapı-Hacıosman Metro Hattımızda ücretsiz İBB Wi-Fi uygulamasını başlattık. Ayrıca tüm kapalı istasyonlarımızda istasyon amirliklerinin önünde Mavi Bölge ismini verdiğimiz ücretsiz İBB Wi-Fi noktaları oluşturduk. 

Metroları şehrin yeraltındaki yansıması olarak görüyoruz. Metro alanlarına indiğinizde hayat durmamalı. Şehrin ve yaşamın ritmi aynı hızla sürmeli. Kısacası İstanbul’da hayatın içinde ne varsa metroda da olması için çalışıyor ve bu vizyon ile hareket ediyoruz.

Özgür Bey, hayatınızdaki koşuşturmaca içerisinde bir de kitap yazdınız: Tehlikenin DNA’sı. Bilim kurgu, macera, gerilim, polisiye ve aksiyon türlerinden izler taşıyan kitabınızın çıkış hikâyesini paylaşır mısınız bizimle? Ve bu kitabın devamları gelecek mi?

Bir roman yazmak benim çocukluk hayalimdi ama bunu ek bir iş gibi görürseniz bu yoğunlukta yapmanız mümkün değil. Yazarken üretkenlik sürecinden zevk alıyor ve günlük dinlenme ve yenilenme sürecinizin bir parçası olarak yaşayabiliyorsanız ancak o zaman mümkün.   

Aslında ben ilk başta bir polisiye yazmak istiyordum, hatta başladım da. Bir gazetede dövmeli, küpeli; polis olduğunu tahmin edemeyeceğimiz narkotik şube memurlarının fotoğraflarını görmüştüm. Onların nasıl bir hayatı vardır, diye düşünerek bir çalışma içine girdim ancak ilerletemedim. Çünkü kitapta karakterlerin ve olayların gerçek gibi hissedilmesi, okuyucuyu içine alabilmesi için ana kaynak yazarın kendisi olmalı. Yabancı bir alana giriyorsanız bile o alanla ilgili olumlu ya da olumsuz güçlü duygularınız olmalı. Orada bir dünya yaratıyorsunuz, onu ete kemiğe büründürmeniz gerekiyor. Ben polislerin hayatıyla ilgili çok kısıtlı bilgiye sahip olduğum gibi, bu konuda saatlerce araştırma yapacak zamana ve enerjiye de sahip değilim. İş ve bilim dünyası, akademik hayat ise daha vakıf olduğum alanlar. 

Kritik aşama, karakterlerin ortaya çıkmasında. Bu karakterler duyguları, hevesleri, korkuları, sevgi ve nefretleriyle ete kemiğe büründüğü zaman olayların akışı da yolunu buluyor. Yine de tabii ki bir mühendis ve biraz da mükemmeliyetçi bir kişi olarak kurgu ve bağlantıları kusursuz hale getirmek için ciddi bir emek harcadım.   

Bir üçlemenin ilk kitabıydı bu, devamı gelecek. İkinci kitabın da çalışmalarına başladım.

Manşet

CEVAP VER

Lütfen yorumunuzu giriniz!
Lütfen isminizi buraya giriniz

spot_img

SON HABERLER