Aile içi şiddette sessizliği bozun

Ebru Hanım, Dişi Business dergisine hoş geldiniz. Unilever’in kurumsal sosyal sorumluluk (KSS) kampanyası ‘Sessizliği Boz’ özelinde sizinle sohbet etmek istiyoruz. Bu kampanyayı geçen yıl hayata geçirdiniz ve bu yıl da kampanyayla ilgili yeni adımlar attınız. Buna geçmeden önce Unilever’in bu kampanyaya gelene kadar yaptığı çalışmaları toparlayıcı olması açısından bizimle paylaşır mısınız? 

Unilever olarak, bundan 12 yıl önce, iş dünyası için radikal sayılabilecek bir kararla sürdürülebilirliği işimizin merkezine aldık. ‘Sürdürülebilir Yaşam’ planımız doğrultusunda bir yandan şirketimizi büyütmeye diğer yandan da karbon ayak izinin azalması ve topluma yaptığımız pozitif faydanın artmasına yönelik çalışmalar yapmaya odaklandık. İki yıl önce de ‘Sürdürülebilir Yaşam Pusulası’ adını verdiğimiz yeni bir strateji izlemeye başladık. Bu stratejiyle dünyamızın karşı karşıya olduğu çevresel ve sosyal zorlukları aşmak için öncü rolümüzü sürdürmek istiyoruz.

Pek çok kişinin sırf kimliklerinden dolayı dışlandığı ya da yeterince temsil edilmediği bir dünyada yaşıyoruz. Bizim nihai amacımız, herkesin eşit muamele gördüğü bir topluma erişmek. İş faaliyetlerimiz ve sosyal taahhütlerimizle daha kapsayıcı, adil ve sosyal bir dünya inşa etmeyi amaçlıyoruz. ‘Eşitlik, çeşitlilik ve kapsayıcılık’ ise odak noktalarımız. Bu amaçla reklamlarımızı ve markalarımızı dönüştürüyor, ürünlerimizi daha kapsayıcı hale getiriyor, tedarik zincirimizde çeşitliliği teşvik edip destekliyoruz. 

Unilever Türkiye’yi, herkesin kendisi gibi var olabileceği, psikolojik olarak güvende hissettiği ve potansiyelini en iyi şekilde ortaya koyabileceği bir iş kültürünün adresi haline getirmek istiyoruz. İşe alımlarda din, dil, ırk, cinsiyet ve cinsel yönelim gibi ayrımlarda bulunmama kararlılığımızı, işe alım protokolleri ve şirket kültürüyle koruma altında tutuyoruz. 

Cinsiyet eşitliğinin de ötesine geçen bir yaklaşımla farklı ırk ve etnik kökenden insanlar ya da engelli veya LGBTQI+ bireyler için, güçlü şekilde kapsayıcı bir kültür oluşturmak için çalışıyoruz. Örneğin, bugün şirketimizde 10 farklı milletten çalışan bulunuyor. Tüm lokasyonlarımızın yüzde 3’ünde engelli çalışma arkadaşlarımız görev yapıyor.

Elbette bu çalışmalarımızın epey bir geçmişi var. Örneğin 2013 yılından bu yana işyerinde cinsiyet dengesini sağlamak amacıyla ‘Kazandıran Denge’ adında küresel bir program uyguluyoruz. Bu doğrultuda tüm dünyada yöneticilik rollerinde, 2020 Mart ayı itibarıyla yüzde 50-50 dengeye ulaşmayı başardık. Türkiye’de de kadın yönetici oranımız yüzde 50. Yönetim Kurulumuzda 5 kadın, 6 erkek üyeyle yüzde 50’ye yakın bir denge söz konusu. Bu konuda sektörümüze ve iş dünyasına rol model olmak amacıyla 2017 yılında Türkiye’de benzeri olmayan bir girişime imza attık ve tedarik zincirimizdeki iş ortaklarımızla birlikte kadının güçlenmesi ajandasını ele almak üzere Birlikte Güçlüyüz platformunu kurduk. Başta 21 şirketin üyeliğiyle kurulan platform, bugün toplam 36 şirketten oluşan büyüklüğe ulaştı. Platform bünyesindeki şirketler, kadının iş dünyasında güçlenmesi konusunda yeni rol model ve uygulamalar çıkararak yoluna devam ediyor.

Gerçekten eşit ve kapsayıcı bir toplum yaratmanın, aynı zamanda medya ve reklam içeriklerinde cinsiyete ilişkin kalıp yargıların kaldırılmasından ve olumlu rol modelleri görünür kılmaktan geçtiğine inanıyoruz. Bu doğrultuda Türkiye’nin en büyük reklam verenlerden biri olarak, reklam endüstrisindeki cinsiyet kalıplarını değiştirmek ve medya içeriğiyle desteklenen zararlı kalıp yargılarla mücadele etmek üzere #Unstereotype Alliance çatısı altında sektör paydaşlarıyla birlikte çalışıyoruz. 2019’da hayata geçirilen Unstereotype Alliance Türkiye’nin kurucu üyelerinden biriyiz. Yine 2019 yılından beri, medyada kadına ve çocuğa şiddet içeren program içeriklerine reklam vermeme kararımızı sürdürüyoruz. Aynı zamanda sosyal medyada siber zorbalığın engellenmesine yönelik çalışmalar yapıyoruz.

Unilever olarak, şiddetin her türlüsüne karşıyız. Bununla birlikte çalışanlarımız arasında şiddete maruz kalan insanların olabileceğinin farkındayız ve onlara, Unilever’in her zaman güvenilir bir alan olduğunu hissettirmek istiyoruz. Bu amaçla 2021 yılında ‘Unilever Ev İçi Şiddet ve İstismara Yönelik İş Yeri Politikası’nı açıkladık. Bu politika doğrultusunda, çalışanlarımızın güven duyarak yardım isteyebildiği; bir çalışma arkadaşının risk altında olduğunu hisseden herkesin de duruma gerektiği şekilde müdahale edebilecek temel eğitime sahip olduğu bir çalışma kültürü yaratmayı hedefliyoruz. 

‘Sessizliği Boz’ kampanyasını ne zaman hayata geçirdiniz? Sizi bu kampanyayı başlatmaya iten nedenler nelerdir? Nasıl şikâyetler aldınız? 

Kadına yönelik şiddet çok uzun yıllardır gündemde. Ancak pandemiyle birlikte daha da artış gösterdi. Öyle ki, her 2 kadından 1’i, pandeminin başlangıcından bu yana doğrudan veya dolaylı şiddete maruz kaldığını söylüyor. Birleşmiş Milletler (BM) Kadın Birimi’nin (UN Women) raporuna göre, yaklaşık 10 kadından 7’sine karşı pandemi sırasında aile içi şiddet arttı. Bu nedenle biz de bu konudaki yoğunlaşmamızı artırdık.

Aile içi şiddet söz konusu olduğunda dikkat çeken bir durum var: Kadınlar çoğu zaman dışarıdan yardım istemiyorlar. Yetkililere ya da destek merkezlerine başvurmak yerine yine ailelerinden yardım isteme eğilimi gösteriyorlar. Bu nedenle biz de konuyu ‘Ev İçi Şiddet’ bağlamında ele alıyoruz. 2020 yılında ‘Ev İçi Şiddet ve İstismara Yönelik İş Yeri Politikamız’ı açıkladıktan sonra, geçen yıl adımlarımızı biraz daha ilerlettik ve Dünya Kadınlar Günü’nde ilki gerçekleştirerek ‘Sessizliği Boz’ kampanyasını hayata geçirdik. 

Bu kampanyayla ev içi şiddet konusundaki sessizliğe son vermeyi, ev içi şiddete maruz kalanların seslerini duyurmalarını ve yardım almalarını cesaretlendirmeyi amaçladık. İhtiyaç duyan tüm çalışanlarımıza gerek hukuki gerek finansal gerekse esnek çalışma veya iş değişikliği gibi konularda yardıma hazır olduğumuzu hatırlattık. Politikamızı, sonrasında dileyen herkesin kullanımına açık olarak, web sitemizde paylaştık. Bu konuda harekete geçen ve geçmek isteyen tüm paydaşları işbirliğine davet ettik. Aynı zamanda bu politikayı, ekosistemimizden faydalanmak isteyen kurumlara da açtık ve örnek almalarını sağladık. Önemli bir ilk adım attığımızın bilincindeyiz ve kelebek etkisi yaratacağımıza da yürekten inanıyoruz.

Kampanya kapsamında bu yıl da yeni bir adım attınız. Çalışanlarınızın ev içi şiddet mağduru olması durumunda ihtiyaç duydukları psikolojik ve hukuksal desteği alabilmeleri için, Türkiye Kadın Dernekleri Federasyonu ile protokol imzaladınız. Bu yeni süreci başlatmaktaki amacınız nedir? 

‘Sessizliği Boz’ kampanyamızı başlattığımız gün, çalışanlarımıza, bu konuda aksiyonlarımızın devam edeceğini söylemiştik. Bu söz, bizi ülkemizin önde gelen sivil toplum kuruluşlarından biri olan Türkiye Kadın Dernekleri Federasyonu (TKDF) ile işbirliğine taşıdı. Çalışanlarımız arasında ev içi şiddet hakkında farkındalığı artırmak ve ekosistemimizde yaymak için TKDF ile bir protokol imzaladık. 

Bu protokolle ev içi şiddetin insanda oluşturduğu fiziksel ve psikolojik sağlık problemlerinin iş hayatına etki edeceğinin farkında olduğumuzu, şiddet mağduru çalışanın performans ve güvenlik konularını ele alırken durumu tüm yönleriyle göz önünde bulundurmak için çaba göstereceğimizi ve yardımcı olma amaçlı tüm alternatifleri değerlendireceğimizi taahhüt ettik. Ayrıca federasyonun ev içi şiddetle mücadelede çok önemli bir araç haline gelen Acil Yardım Hattı’na (0212 656 96 96 -0 549 656 96 96) destek sağlıyoruz. 

Diğer yandan, ev işi şiddet yaşayanları iş yerinde fark edebilecek ve böyle durumlarla başa çıkabilmek için ne yapması gerektiğini bilecek, yani bu konuda eğitilmiş insanlara ihtiyaç var. Kendi içimizde yaptığımız değerlendirmeler sonucunda, çalışanlarımız arasında da toplumsal cinsiyet eşitliği ve şiddete karşı yapılması gerekenler konusunda eğitim ihtiyacı olduğunu tespit ettik.  

Kampanya kapsamında nasıl geri dönüşler alıyorsunuz? 

Toplumsal cinsiyet eşitliği vurgusu yaptığımız tüm çalışmalarda olduğu gibi, bu kampanyamız da başta çalışanlarımız olmak üzere tüm ekosistemimiz ve paydaşlarımızdan çok güzel geri bildirimler aldı. Aldığımız bu olumlu tepkileri çok memnuniyet verici buluyoruz. İş dünyasında da seslerin giderek yükseldiğini, toplumsal cinsiyet eşitliğine yönelik adımların hızlanmaya başladığını görmek güzel. Tüm bunlar, sektöre ve ekosisteme rol model olma hedefimiz doğrultusunda iyi bir yolda olduğumuzu teyit ediyor.

Şimdiye kadar kaç kadına ulaştınız ve kaç kadına ulaşmayı hedefliyorsunuz? 

Merkez ofisten fabrikalara, pazarlamadan insan kaynaklarına kadar 50 kadar gönüllümüz, TKDF’den Toplumsal Cinsiyet Eşitliği ve Şiddet konusunda Eğiticinin Eğitimi’ni aldı ve eğitim verebilir hale geldi.  Bu doğrultuda başta fabrikalarımız, saha ekipleri ve iş ortaklarımıza verilecek TKDF eğitimleriyle yıl sonuna kadar ekosistemimizde 5.000’e yakın kişiye ulaşacağız. Eğitimler hâlihazırda başladı.

Kampanyada hedefiniz sadece kadınlar mı, şirketinizde çalışan erkeklerle ilgili de çalışmalarınız var mı? 

Biz Unilever’de, proaktif olarak güvenli ve kapsayıcı bir işyeri yaratmak için söz veriyoruz. Tabii ki odak noktamızda sadece kadınlar yok! Kadın ya da erkek bir çalışanın ihtiyaç duyduğu desteği, işvereni ya da çalışma arkadaşlarından alabilmesinin ne kadar önemli olduğunun farkındayız. Bu nedenle böyle bir işyeri kültürü yaratmanın, her işverenin ajandasında mutlaka yer alması gerektiğini düşünüyoruz. 

Çalışan destek programlarımızda kadın-erkek ayrımı yapmıyoruz. 2014 yılından bu yana anne ve baba olmayı planlayan, çocuk bekleyen çalışanlarımızı ve yöneticilerini bilgilendirmek amacıyla eğitim portalımız MAPS (Maternity & Paternity Support) destek veriyor. Yasal zorunluluk olmadığı halde babalık iznini, çocuk sahibi olma sorumluluğunun sadece annede olmadığı bilinciyle 3 hafta olacak ve ihtiyaçlara göre parçalı veya tek seferde kullanılabilecek şekilde ve pazarda örneği olmadığı halde izin hak edişi, çocuk evlatlık edinen anne ve babaları da kapsayacak şekilde genişlettik. Annelik-babalık izninden dönen çalışanlarımız için yarı zamanlı çalışma, kariyer molası, çalışma haftasını veya farklı bir çalışma dönemini bölüşerek iş paylaşımı yapma ve daha esnek çalışma modellerini içeren ‘U-Work’ gibi seçenekler sunuyoruz. Yine anne-baba olan çalışanlarımızı özel zamanlarında desteklemek üzere Yeni Doğan Paketi (Bebek ihtiyaç çeki, Sigorta Tam Kapsamlı Doğum Paketi), Anne&Baba Okulu, okulun ilk günü ve karne günü izin uygulaması gibi uygulamalarımız mevcut.

Evdeki şiddetten çocuklar da çok etkileniyor elbette. Bununla ilgili neler yapıyorsunuz? 

Tüm çalışanlarımızın, ev içi şiddet mağduru olması durumunda ihtiyaç duydukları psikolojik ve hukuksal desteği alabilmeleri için protokolden bahsedelim.

Ev İçi Şiddet ve İstismara Yönelik İş Yeri Politikamız uyarınca ev içi şiddet gören çalışanlarımıza, kendilerini ve çocuklarını bu mağduriyetten koruyabilmeleri için geniş destekler sunuyoruz. İkametgâh ve çocuk bakımını yeniden düzenlemek için 10 güne kadar özel ücretli izin, çalışma zamanları ve şekillerinde geçici ya da kalıcı değişiklikler, esnek çalışma, ihtiyaç duyulan her zaman psikolojik ve hukuki desteği bunlar arasında sayabilirim.

Ebru Hanım, toplumsal cinsiyet eşitliği noktasında kadınlara mesajınızla sohbetimizi tamamlayalım.

Türkiye’de nüfusun yarısını kadınlar oluşturuyor ancak iş dünyasına, yönetim kurullarına, parlamentoya ve daha birçok konuma baktığımızda bunun izdüşümünü görmüyoruz. Son yıllardaki ilerlemeye karşın hâlâ istenen noktada değiliz. Ancak bu, moral ve motivasyonumuzun bozulmasına yol açmasın. Kadınlara tavsiyem, birtakım önyargılara takılmaksızın iş hayatında ya da toplumda belirledikleri hedefler doğrultusunda yol almaları. Hiçbir kadın “Kadın halimle bu işi bana vermezler” ya da “Kadın olduğum için bu işte başarılı olamam” gibi önyargılarla kendini kısıtlamasın. Amerikalı diplomat, politikacı ve aktivist Eleanor Roosevelt’in, “Yapamayacağınızı düşündüğünüz şeyi yapmalısınız” sözünü çok severim. Kadınlara güçlüklerin üstesinden gelebilmek için moral ve güç aşıladığını düşünürüm her zaman…

İş dünyasına da çalışanları için güvenli, eşit ve kapsayıcı ortam sunmaları yönünde bir çağrım var. Biz, kurumsal sesimizi daha da yükseltecek ve bu konunun savunucu olacağız.

Manşet

CEVAP VER

Lütfen yorumunuzu giriniz!
Lütfen isminizi buraya giriniz

spot_img

SON HABERLER